“`html
Esra Nur Gelbal
Avukat, siyasetçi ve yazar kimliğiyle tanınan Mahmut Alınak’ın en son eseri ‘Asrın Örnek İnsanı’, geçtiğimiz eylül ayında SRC Kitap tarafından raflardaki yerini aldı. Bu kitap, bir köy delikanlısı olan Selçuk’un, lüks yaşam ve ihtişamın ardındaki karanlık dünyada nasıl Münacettin İslamoğlu’na dönüştüğünü etkileyici bir dille anlatıyor. Karakter değişimi üzerinden derin bir toplumsal eleştiri sunan bu eser, aynı zamanda günümüz Türkiye’sinin çok boyutlu panoramasını gözler önüne seriyor. Kitap, okuyucuyu adeta bir sinema filmi izliyormuş gibi içine alarak, Alınak’ın toplumsal hiyerarşiye ve iktidarın kötüye kullanılmasına yönelik ciddi sorgulamalarını içeriyor.
‘ASRIN ÖRNEK İNSANI’ ÜZERİNDE BİR GÖRÜŞME
‘Asrın Örnek İnsanı’ adlı eseriniz, Selçuk’un Münacettin İslamoğlu’na dönüşüm sürecini ele alırken, aynı zamanda derin devlet ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi karanlık temaları da işliyor. Bu temalar aracılığıyla, Türkiye’nin siyasi ve sosyal dinamiklerini eleştirdiğiniz bir roman yazdığınızı düşünebilir miyiz?
‘Asrın Örnek İnsanı’, yalnızca bir roman olmanın ötesinde, bir manifestodur. Milliyet gazetesinde Güneri Cıvaoğlu’nun “Roman gibi Manifesto” ifadesiyle tanımladığı gibi, benim eserlerim de okuyucuya düşündürmeyi amaçlayan projelerdir. Tüm çalışmalarımda, topluma yön vermeye çalışan bir bakış açısı sunuyorum. Okuyucuları cesaretlendiriyorum. Kısaca, didaktik temaları kullanarak politik bir söylem üretiyorum.
Bu roman, hem devletin himayesinde imparatorluklar kuran karanlık güçleri teşhir etmekte hem de topluma eleştiriler yöneltmektedir. Münacettin karakteri aracılığıyla, toplumun bazı kesimlerinin bu kişilere ne denli destek olduğunu gösteriyorum; çünkü bizlerin desteği olmadan, bu karanlık yapılar kendi varlıklarını sürdüremezler.
Kitabınızda yolsuzluk ve cinayetler gibi olumsuzluklarla dolu bir atmosfer yarattığınızı görüyoruz. Bu sinematik gerçekler, okuyucuyu Türkiye’nin siyasi tarihindeki derin ilişkilerle nasıl yüzleştiriyor? Sizce “derin devlet” ile elitler arasındaki bağ günümüzde benzer şekilde mi devam etmekte ve romanınız çağdaş Türkiye’ye dair ne tür mesajlar taşıyor?
Devletin hem görünür hem de görünmez iki yüzü vardır. Tarih boyunca bu yapı, legal ve illegal devlet olarak ikiye ayrılmıştır. Aralarındaki ilişki karmaşık ve iç içe geçmiş bir yapıda sürmektedir. Legal olan devlet, illegal yapıyı koruyarak, onun işlerini kolaylaştırmakta ve buna dair yasalar çıkarmaktadır. Devletin “bekası” söz konusu olduğunda, her türlü karanlık senaryo hiç acımadan devreye girmektedir. ‘Asrın Örnek İnsanı’, bu ikili yapıyı ve onun çarşafları arasındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor.
‘YAZARLIĞIM, İSYAN ANLAMINA GELİYOR’
Romanınızda karakterlerin yükselmek için başkalarının üzerinden geçmesini eleştiriyorsunuz. Bu, Türkiye’deki toplumsal hiyerarşi ve gücün kötüye kullanılmasını sorgulama adına oldukça önemli bir eleştiri gibi görünmekte. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konunun altını çok iyi çizdiniz. Medyada gözlemlenen zenginlik hikayeleri, toplumun başta gençler olmak üzere büyük bir kesimini olumsuz etkiliyor. Ne yazık ki, günümüz gençliği sadece maddi değerlere odaklanmış durumda. Hayal kırıklığı yaşayan gençler, uyuşturucunun etkisine kapılmakta; şiddet ve suça yönelmektedir. Bu durum, toplumda derin bir çürüme yaratıyor. Aydınların, bu yozlaşmayı durdurmak için harekete geçerek, bilinçlendirme çalışmalarına imza atması zorunlu hale gelmiştir. Memnun olmadığımız bir durumdayız.
Son yıllarda Türkiye halkının yaşadığı toplumsal ve siyasi travmalarla, romanınızdaki karakterler arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
Okuyucu geri dönüşlerinden görüyorum ki, romandaki karakterlerden birçoğu tanıdık geliyor. Münacettin İslamoğlu karakteri, toplumun içinde bulunan kirli işlerin sembolüdür. Bunların etkileri televizyonlarda ve günlük yaşantımızda çok belirgin. Toplumu hasta eden ve geleceği karartan bu bireyler, bugün yaşanan travmaların kaynağıdır.
‘MEDYA BENİM İÇİN KAPALI’
Yazarlığı, sadece bir edebi faaliyet olarak değil, aynı zamanda toplumsal sorunlara bir başkaldırı olarak görüyor musunuz? ‘Asrın Örnek İnsanı’ bu durumu nasıl yansıtıyor? Sizin eserleriniz, toplumu ve politik güçleri ne şekilde etkiliyor?
Benim yazdıklarım, bir isyan ve sesleniş niteliğindedir. Sadece Kürdistan ve Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında ses bulması gereken projelerdir. Ancak maalesef ki medya bu eserleri görmezden geliyor. Kitapların yayımlandığına dair haber bile yapılmıyor. Sosyal medyam dışında beni duyan yok. Ekonomik kaynaklara sahip olamayınca, eserlerimin sesi kısılıyor. Taraftarı olduğu yazarların eserleri, toplumu etkileyerek yaygın bir etki yaratırken, ben neredeyse görünmez kalıyorum.
Örneğin, yakın tarihime odaklanarak yazdığım ‘Geriye Dönüp Baktığımda’ adlı kitabım, çok ses getireceğini ummamıza rağmen, pek ilgi bulamadı. Bu da gösteriyor ki, bu konuların gündemde olması, ancak seslendirildiğinde bir anlam ifade ediyor. Kitaplarım uzun vadede, belki de yıllar sonra anlaşılacak nitelikte. Ancak ben, eserlerimin bugünkü topluma ışık tutmasını istiyorum. Gelecek nesillerin, bu bilgileri ve projeleri bilmeye ihtiyacı var.
Son olarak, şunu belirtmek isterim: Karşılaştığımız sorunlar büyük ve engeller zorlu. Ancak güçlü bir irade ile bu zorlukların üstesinden gelebiliriz.
(HABER MERKEZİ)
“`