Konut fiyatları aşağı, ev fiyatları yukarı, ev sahipleri aşağı, kiracılar da aşağı şeklinde süren ev fiyatları tartışmasında her gün yeni bir başlık açabiliyoruz. Aslen barınma ihtiyacı olan ev fiyatlarındaki yükseliş, özellikle Türkiye gibi enflasyonist ülkelerde dönemsel olarak sorunlar yaratıyor. Bir de ekonomilerde inşaat sektörünün önde gelmesiyle, kültürel ve geleneksel kodlarımızda da yer alan ‘dünyada mekan, ahirette iman’ gibi söylemlerle ev önemli bir yatırım aracına dönüşüyor. Bu açıdan bakınca ekonomideki dengelerin düzelmesine daha vakit var gibi görününce karşılaştırmalar da birbirini izliyor.
Ev fiyatlarındaki yükseliş son 4 yılda gözle görülür, ruhla hissedilir, elle tutulur vaziyete geldi. Özellikle büyük şehirlerde kiraları da tetiklemesiyle barınma krizine giden bu yolda halen tartışmalar sürüyor.
İktisatçı ve finansal analist olarak kendini tanımlayan İskender Han da faiz-konut tartışmasına bu paylaşımla katılıyor.
Enflasyonla arındırınca durumun farklılaşmasından dem vuran yorumlar görülürken,
Yine kira ve enflasyonla evde erime olmadığı ancak TL’de anaparanın enflasyonla eridiği hesap ediliyordu.
Daha detay hesaplar da görüldü.
“Nas” diyenler de görüldü.
Basit finansal matematik de vardı.
Farklı açıdan bakanlar da oldu: Evin bir yatırım aracı olmadığı tartışması sürüyordu.
Tabi bunları düzenlemesi gereken “görünmez eller” gerçekten görünmüyordu.
Mevduat faizlerinin de enflasyonun çok altın olduğu biliniyordu.
Kültürel kodlarımıza biraz sert yaklaşanlar da vardı.
Haksızlık ve haklılıktan ziyade bu karşılaştırma aslen “yatırım tercihi” içeriyordu. Emlak konusunda balon olduğu doğruydu ancak önce enflasyonla mücadelede yol alınması çözüm yaratıyordu. Sizce?